
Çıplak ayaklarıyla taş ve çakıllara basarak tırmanıyordu dik yamacı…
Normal bir insana göre muazzam büyüklükte ve nasırlaşmış ayakları artık daha kısa adımlar atıyordu. Altında bir geyikten 1-2 gün önce yüzülmüş etek – pantolon karşımı deri paçavra vardı. Üstü çıplaktı, kendini bildi bileli üstüne hiç birşey giymezdi. İri ve kaslı vücudu yaşını saklar derecesindeydi. Saçları pis, gri ve uzundu, başının arkasından topuz yapıp kuyruk gibi aşağıya salmıştı. Eskiden günlük olarak sakal traşı olmayı ihmal etmezdi ama uzun süredir traş olamıyordu. Ne demir ocağı ne de keskin bıçakları vardı. Asla başkasının bıçaklarını da kullanmazdı , çünkü ondan daha keskin bıçak üretebilecek biri yoktu.
“Eminim bu şehir yıllardır traş bile olamıyordu.“
Yaşlı gözleri onu yanıltmıyorsa bu tepenin ardında olacaktı. Birkaç adım daha attı ve tepenin üstünden manzaraya bakmak için durdu. Yanındaki kayaya oturdu ve yaklaşık 80 yıllık yaşamını geçirdiği şehre baktı. Şehir aynı bereketiyle duruyordu, evlerin bacalarından dumanlar tütüyor, bankanın yanında bir kaç çömez, demir dövüyordu.Gözlerini kapatıp eski günlere döndü… “minoc” diye fısıldadı…
“her seferinde beni tekrar tekrar kendine çekmeyi nasıl başarıyorsun?“
10 yıl önce bırakmıştı demirciliği, dönmemeye yemin etmişti. Peki onu geri getiren neydi? Kader mi, merak mı, özlem mi yoksa mesleğine olan aşkı mı?
Ellerine baktı;
“Acaba tekrar yapabilecekmiyim? Bu eller tekrar aynı hüneri gösterebilecekler mi?“
“Sosaria beni çağırıyor, en azından denemem lazım” diye geçirdi aklından.
“Ama önce izlemeli ve bilgi edinmeliyim” diye düşündü.
4 dalla sabitlenmiş paçavranın altına kıvrılıp gözlerini kapattı.
“Bir kaç ay burada bekleyip Sosaria için şehre inmeliyim” diye düşündü.
Uykuya dalarken kızgın demirin suda çıkardığı sesi hatırlayıp hafifçe tebessüm etti.
“Güzel olacak güzel olacak diye mırıldandı” ve uykuya daldı….
World of Sosaria – 2018